Bu yaştan sonra eşortman giyecek halim yok; badema işi sıkı tutunuz bakalım!
Ey azizler bu işin artık lamı cimi kalmadı; ben şahsan bizzat kendimin bugüne kadar başta bediiyyat olmak üzere bilumum ilimlerde, münhasıran edebiyyat, belagat, hitabet vesaire meyanında tarih, siyaset, diplomatika, hüsn-i idareye ilaveten nazar değmesin diyerekten ta'dadından içtinab ettiğim birtakım senayi-i nefiseye müteallik ihtisas mevzualarında "üstaz" derecesinde ehil olduğumu esasen bilir idim fekat fitbol mevzuasında bu denlu mütebeahhir bulunduğumdan, samimiyetle ifade eylerim ki- benim dahi haberim yok idi. İşte Şükrü'nün çay ocağında çeharşenbe gecesi isbat-ı vücud eyleyen Tesbihçi Rifat, Bolşevik Osman, Terzi Tahsin ve dahi Konduracı Faruk'un şehadetlerini, bizzat şahsima karşı bitaraf olamayacakları nokta-i nazarından bir tarafa bıraksak bile, o gün çay ocağında bize refakat eden sekiz-on civarında mahalleli şahittir ki, bizzat ben bil'akis bugün oturduğum yerden Türkiya'nın bilumum fitbol üstazlarından daha ziyade ilm-i fitbolda maharet kesbetmişimdir. Ben dahi bilmez idim; bilahire zarureten kendimi takdir etmek mecburiyetinde kaldımdı.
Şimdi bahusus bizim ahbab takımının hepsinin de evinde tilevizyon mevcut lakin, "aman da Recai Bey, sizinle Galatasaray maçı seyretmenin lezzeti bir başka oluyor, üstelik hanımların manevi müzayakasından dahi böylelikle tehi ve beri kalıyoruz hiç değilse" diyerekten çeharşenbe günü yatsu namazını müteakiben Terzi Tahsin'in dükkanında içtima eyledik. Tahsin evden bir tepsi dolusu kadınbudu köfte getirmiş, yanında da kuzu gibi yatmakta olan ayıklanmış taze soğan demetini görünce ben bir tuhaf oldum. Bununla kalsa iyi; "yahu gerekmez, şununla kifaf-ı nefs ederiz" dedikse de Faruk usta gömleğin kollarını çemirleyip çiğköfte yoğurmaya koyuldu. Bolşevik Osman furundan taze pide çektirmek üzere vazifeli idi. Bana da bol sirkeli ve zeytinyağlı bir marul salatası hazırlamak düştü. O esnada Rifat da iki kilo civarında tulumba tatlısı ile dükkana düşmez mi? Efendim bir azim cenk idi ki dostlar başına! Yahu bilader benden maada herkes torun-tosun sahibi, sinnen altmışı mütecaviz adamlar; uzatmayalım, yemek faslı hitam bulduğunda saat da gecenin dokuzuna gelmiş idi. Bizi bir gaflet bastırdı ki sormayın. Şükrü'nün çay ocağına dar düştük; ardarda üçer demli çay içtikten sonra güçbela kendimize gelebildikdi ey azizler.
İmdi sipiker takımların kadrolarını sayıyor; kulak kesildim, baktım bizim takımda sadece muhacim olaraktan bir tek Hakan Şükür Bey'in adı geçti. Dedim ki, "hayırdır inşaallah, bu Terim bey galiba maçın ilk nısıfını berabere bitirmeyi arzu ediyor; herhalde nıfs-ı saninin başlamasıyla birlikte bizim uşaklar kekliği çalıda bastıran tazılar gibi herifleri sıkboğmaya alıp işi bitirecekler!" Netekim maç başladı, aynen dediğim çıktı. Galatasaray'ın ileri ucunda sadece Şükür Bey sağa sola can havliyle seğirtip durmakta fekat İtaliyan müdafaası çocuğu üç kişi ile utanmadan makasa getirip topu çocuğun ayağından alıyorlar. Bir Allah'ın kulu ortahaf elemanı gelip de, "bire siz bu yiğidi buralarda tek buldunuz da sahipsiz mi sandınız mel'unlar?" deyip muavenette bulunmuyor. Sahanın ortasını beşlemişiz, müdafaa hattını dörtlemişiz. İtaliyanlar ise esasen, "başımıza hangi istikametten bir gazoz şişesi isabet edecek aceba?" tedirginliği ile üç pas yapmaktan aciz, sersem tavuk gibi geziniyorlar. Dur be bilader Terim Bey, herifleri şaşkın ve idmansız ele geçirmişsin; yüklensene a canım? Haayır! Cüventus kafiri baktı ki bizimkiler kendilerine iftara gelmiş misafir muamelesi yapıyor, yavaş yavaş açıldılar. Bu esnada kahvedekiler diyor ki, "canım Recai Bey, Terim Bey'in de bir bildiği vardır; bu işler uzaktan göründüğü gibi değildir felan". Ben söylenip duruyorum fekat içimden "herhal Norveç'in kara dinlilerine yaptığı gibi ilk devre topu sersem edip ikinci devre yüklenecekler" diye ümmid eyliyorum.
Müsabakanın ilk nısıfı nihayete erdi; Şükrü çayları tazeliyor, bizimkilere dedim ki, "arkadaşlar bu haakem olacak herif tam bir yumuşak tiken. Adamın sırtarıp durduğuna bakmayın. Daha şimdiden bir sürü avantacımızı usuletle ortadan kaldırdı. Etrafın polis ile ihata edilmesine güvenerek bu kara donlu bir melanet çevirirse hiç şaşmam". Hakiykaten ey yarenler, bizimkiler de bu maçın emniyeti meselesini öyle bir i'zam ettiler ki işin tadı kaçtı. Yirmi iki bin polis candarma felan ne demek canım? Cüventüs kafirinin canı can da mesela Akçaabatsiporun, Konya idman ocağının canı patlıcan mı? İşe sakıt hökümatın bile maydanoz olaraktan Uğefa tesmiye olunan masonumtırak teşkilata teminat üzerine teminat verip yemin-billahlar ederekten, "yeter ki gelin, adam başına bin polis tahsis etmezsek namerdiz" şeklinde işi paranoya ebadlarına getirmeleri işgüzarlıktı. Netekim herifler, ağızlarını çalkayacakları suyu bile melmeketlerinden getirerek bize böyük hakarette bulundular. Benim melmeketimin suyuna bile itimadı olmayan adamı fitbolda yensem ne çıkar bilader; dertlisi miydik? Gelmezler ise keyifleri bilirdi mesela.
Nısf-ı sani başladı; baktım Terim Bey yine aynı kadroda ısrar ediyor; o'ssaat anladım ki bizim teknik tirektör beraberliğe zihnen razı olduğu gibi uşakların da zihnine girerek bir puanın faziletleri üzerine hayli nutuk çekmiş. Cüventüs baktı ki bizde gaalib gelmek gibi bir emel mevcud değildir, başladılar dayılanmaya. Ben bir yandan feryad ediyorum, "Yahu Terim Bey, görmüyor musun ki Hasan Şaş Bey ve Tolunay Bey sapır supur dökülüyor; vakit varken şunları çıkarub da Arif Bey ile bücür Süat Bey'i oyuna idhal etsene be adam? Hani Terim Bey'in cep tilefonunu bilsem derakab arayıp, vatan namına ihtarda bulunacağım fekat maç esnasında bunlar tilefonları kapatır imişler. Niçün tilefonu kapatıyorsun be adam? Akıl akıl üstündür; belki senin göremediğini taa nerelerden fark edip memleket aşkına ikazda bulunacak bir hamiyyetperver çıkar fülan? Bu esnada haakem "yumuşak tiken"likten dahi vazgeçerek alenen "yumuşak ge"lik bir tarz-ı idare üzre berkarar oldu. Bizim arslanlar Cüventüs'lülerin yanından hızlıca geçse, bu haakem olacak herif-i na-şerif, "çocuklar terli, rüzgarınızdan üşütüp nezle olacak" deyu basıyor sarı kartı. Bu esnada bizim uşaklar da haakemi hakikaten haakem zannedip herifi adam yerine koyarak centilmenliği elden bırakmıyorlar der iken buyurunuz, herifler topu iğnenin deliğinden deve geçirir gibi Taffarel Bey'in kulunç boşluğundan kalemize bıraktılar netekim!
Kahvede bir ölüm sükutu oldu; tabii ben hariç: "Olacağı bu idi zaten kısa görüşlü adam; elindeki maçı ödlekliğinden karşı tarafa hedaye eyledin. Maçın sekseninci dakikası olmuş hala tek muhacimle oynuyorsun, bilmiyorsan bu işi bırak; icab ederse ben dahi senden iyi teknik tirektörlük ederim" diye ter ter tepiniyorum. Şükrü bu gibi vaziyetlerin zuhurunu hesab ederekten ocağın bir gözünde nane-limon çayını alesta bekletirmiş. Biz daha nane-limondan ilk yudumları höpürdetirken Terim Bey de bizzat benim i'şar buyurduğum vechile takımda tebeddülata mücaseret eyledi; dediklerim çıkarken, tensib ettiklerim de oyuna girdiler. Maç daha bir heyecanlandı. Üst üste gol kaçırmaktayız. E bilader şu işi baştan sıkı tutup adamlara sağlı sollu iki adet çektikten sonra oyunu sersem etsen daha iyi olmaz mıydı? Hayır, maç mühim değil fekat ben bilahire olacakları düşünüyorum. Bizde fitbol seyircisi denilen makule, sinnen kaç yaşında olursa olsun zihnen sekiz-on yaş civarında çocuklar. Kültür sıfır, teenni, tesamuh, centilmenlik hakgetire! Maçtan mağlup çıkarsak başta şu Fıransız hakem olmak üzere bilumum Cüventüslü ödlek taifesinin başına neler gelir, tasavvuru bile ürpertiyor idi.
Maçın nihayetine iki dakika kala bizim Terim Bey'in yeniden adam değiştireceği tuttu; "yahu be adam bari maçın hızını kesme" demeye kalmadı Küçük Hakan Bey'i kenara çeküb Vedat Bey'i oyuna soktu. Ben gayrı oturduğum yerde öyle köpürmüşüm ki, bir kolumdan Konduracı Faruk tutmakta, diğerinden Tahsin Usta asılmakta, "yahu bırakın, şunlar akılı adam işi midir, varayım hesap sorayım" diyerekten mermer masayı dövmekte imişim, farkında değilim tabii.
Gerisini biliyorsunuz ey azizler; bu Terim Bey'i validesi bir Kadir Gecesi dünyaya getirmiş olmalı, altunkafa bücür Süat Bey karambolde topa öyle bir kafa yapıştırdı ki hem kendini, hem takımını, hem teknik tirektörünü kurtardı hem de vukua gelmesi muhakkak birçok müessif hadiseyi başlamadan bitirdi. Ben dahi pek beğendim; böyle gollerin bir de siyasi muhtevası olunca seyrine ve tadına doyum olmuyor canım.
Maçtan sonra Terim Bey'in asabi bir etvar ile verdiği beyanatı beklemedik; cumhur-cemaat dışarı çıkıp evlere dağılacak iken bizim Bolşevik Osman kırmızı kaşkolu ile biraz tezahüratta bulunmak arzusu gösterdi ise de sinirli halimi görüp nümayişten çekindi; galebe etse idik belki fekat kendi melmeketimizde kara dinlilerden son dakikada bir puvan aldık diye görmemişler gibi sevindirik olmanın ne manası vardı ey azizler? Kemal-i sükunetle evlere dağılmazdan evvel arkadaşlar, "Sen bu işi biliyorsun Recai Bey" diye samimi itirafta bulunup, "Bu maçta Galatasaray'ı sen idare etse idin elhaak muvaffak olurduk" diye bir hakkı teslim eylediler.
Terim Bey'in gönlü rahat olsun; bu yaştan sonra eşortman telebbüs eyleyip takıma idman yaptıracak halim yok lakin eğer "ben bilirim" kibirinden vazgeçer de ara sıra akıl danışmak ihtiyacında bulunsa tilefonumu gazata idarehanesinden istifsar edebilir.
Her neyse bilader, şimdi tahripkar tenkidlerin sırası değildir; hele İspanya'dan muzafferiyetle avdet ediniz bakalım inşaallah!