İşbu makale "acı hakikatler"den bahistir
Mübarek Remezan'ın uhreviyyeti bakınız nasıl da memleketin en ziyade bobstil muhitlerinde bile dini bir ürperişe vesile olmaktadır; netekim en berduş ve müptezel gazata ve televizyon kanallarında bile bakıyoruz, birtakım dini münakaşalar cereyan ediyor, "hocam, yağmurlu havada ağzımı açarak yürüsem orucum kaçar mı"dan tutnuz da "biz dahi niyçün erkeklerle birlikte safa girip vakit nemazlarımızı camide eda eylemeyelim"e kadar varan akla ziyan sualler etrafında entelektüel idman yapan yapana. Esasen takdir ediyorum bi'ttabii; zira şuur evvela sual sorarak kendini inşaya başlar.
Lakin dikkat ediyorum da münakaşalar umumiyetle hep aynı eşhasın teşkil ettiği muayyen bir kadro çerçevesinde cereyan ediyor. Senenin on bir ayında bilcümle meniyattan en kerih nümuneler gösteren ve din-i mübin-i İslam'a olmadık bühtanda bulunmaktan haya etmeyen bir kısım erazilin Remezan'da Ravza-i Mutahhara'nın türbedarından daha ziyade gayret-i diniyyeye sarılması bana pek makul görünmüyor. Onu diyecektim; vaktiyle haftalık mecmuanın birinde birkaç acar gazatacı delikanlı kafa kafaya vererek, her meselede yed-i tula sahibi geçinen ve cümle ilimlerden behredar olduğu vehmine kapılan yirmi-otuz kişilik ukala bir zümreye fena bir oyun oynamışlar idi. Bunlara yeni keşfolunan bir mikrobun varlığından bahisle bu mikrobun "sosyo-politik perspektifte memleket ahvalinde ne gibi tebeddülata medar olacağı" babında bir "işletme" suali tevcih eylemişler ve aldıkları cevabı ertesi hafta sütunlarına derceyleyerek bunları aleme rezil-rüsvay eylemişler idi. Tabii bunlar sualle muhatap olunca iki kesik öksürükle seslerini akord ederekten, "efendim bu mikrop çok önemli olup, bu bağlamda..." diye başlayan ipe-sapa gelmez beyanatlar döktürmüş ki okuyanın gülmekten kasıklarına sancılar gelir idi. Ee zeki çocuklar bunlar tabiatıyla, bu hınzır asparagasa mezkur ukalalara atfen öyle bir serlevha koymuşlardı ki resmen fenomendi canım: "Medya Maydanozları". Benim şahsen bizzat naçizane kanaatime nazaran turnayı gözünden vuran bir teşhisti bu; bir ara tabir hayli revaçtaydı fekat son günlerde işitilmez oldu. Niyçün? Çünkü bu medyacılar derakap fark ettiler kimi medyacılarla medya maydanozları esasen birbirini ikmal eden birer tencere-kapak mesabesindedir.
İmdi müşahede ediyorum ki mezkur medya maydanozları esasen "makara" değiştirmekte meharet kesbettikleriyçün Remezan-ı Şerif müddetince dini mebahis ile iştigale başladılar. Hangi açık oturuma baksan bunlardan birkaçı hazır ve nazır, hangi ankete atf-ı nazar eylesen üç aşağı-beş yukarı aynı eşhas. Gören zanneder ki bunların kaffesi Hace-i evvel Ahmed Midhad Efendi merhumun sulbünden inmiştir. Haniya bazen merak ediyorum bu ukalalar o televizyon senin, bu panel benim, feşmekan mecmua idarehanesi sen misin, fişmekan kollokyum sen misin diyerek gezip dururken arada gömlek değiştirmek, tırnaklarını kesmek, tıraş olmak, yıkanmak, idame-i hayat içün üç-beş lokma bir şeyler atıştırmak, içün nasıl fırsat bulabiliyorlardır icabında? Bilahire fehmettim ki bunlar yaşayabilmek içün muayyen fasılalarla tıbbi makinelere bağlanmak zaruretinde bulunan talihsiz kronik hastalara benziyorlar; kendi nefislerine karşı hörmetkar bulunmak için bu makulenin en geç bir hafta inkıta ile mutlaka ve mutlaka bir medya meşherinde ipliği tezgaha sermeleri icab ediyor.
Vakıa bunlar herhangi bir mes'elede ihsas rey eyliyorlar diye kimsenin istikametini doğrulttuğu filan yok; dostlar alışverişte görsün kabilinden amme menfaatine bir faaliyet bu. Eskiden bulgur çekme veyahut patoz makinelerinde filan "avara kasnak" diye tabir olunan bir teferruat vardı. Makine başka bir iş görür iken bu kasnaklar "-avare"den galat tabirle- boşu boşuna döner durur idi. Ben şahsan balada zikrettiğim o acar gazatacı çocukların yerine olsaydım bunları "avara kasnaklar" diye tesmiye eylerdim; pek bir isabet olurdu hani.
Şimdi bilirim, bir kısım münafıklar içinden vesveye düşüp der ki, "bakındı şu Recai Bey'e, necib Türk matbuatının acar muhabirlerine hulus çakıyor ki, olur - olmaz meselelerde benim de görüşümü alsınlar, bizzat bana da elaka göstersinler" filan. Ey azizler işte ben böyle tezvirata çok kızarım bilakis; çünki niye deyeceksiniz; netekim sevmem böyle "bizim it sizin eve balta getirdi mi?" veznine düzülmüş münasebetsiz mülakatlarla zeman israf etmeyi daima. Ben bunlara yüz verse idim şimdiye dek çoktaan en azından iki televizyonda yorumcu, üç televizyonda haber spikeri, bir başkasında tarihi horoz dövüşleri meneceri, sekiz-on gazatada başmakale muharriri oldum gitti idi; bahusus terslemişimdir bizzat. Hamdolsun netekim buyrun Zeman gazatasında kapı gibi köşeli sütunlar bizzat şahsıma tevdi olunmuştur; adam olana kafidir. Tabii mefhumun muhallifinden hareketle demeye getiriyorum ki -agah ol ey kaari- bir gazata okuyucusuna haftada bir kerre aşk ile "aykırı bakışlar" sütununu bir güzel kıraat eyledikten sonra elfazını bir kenara ayırıp mana ve medlulünü kalbe indirmek kafi ve vafidir esasen. Pekiy haftanın sair günleri gazata neşrolunmasın mı, vesair diyger muharrir arkadaşlar kendilerince yazıp-çizip eve ekmek götürmeye medar olacak bir iş yapmış olmasınlar mı? Olsunlar tabiiy ki; esasen öyle oluyordur anlayana netekim!...
"Adam olana yeter" der iken aklıma geldi idi de aman pek güldüm pek güldüm; Ayvazzade Beşir Bey refikim geçen gün sütununa derceylemiş ki "biz yazı başına üçbinyediyüz kalakter ile kifaf-ı nefs eyler iken Recai Bey böyüğümüze niyçün ekistıradan bin kalakter daha imkan bahşediliyor?" felan filan. Netekim buyrun iki hafta evvel İskender Bey biladerime verdiğim vaadin vadesi ermiştir; demiş idim ki "durup dururken fukaranın kanını niyçün dökeyim; bir vesile olur ise elbette ağrısız diş çeker gibi anın dahi hisabını itmam eylerim." Esasen şu dakika Ayvazzade Beşir Bey refikimi moderin erbab-ı hıtan'ın fenni usullerini andırır bir tarzda cerhetmiş bulunmaktayım; cevabı yukarıda verildi idi, lakin bilmem kendisi el'an fevt olduğunun farkında mıdır? Vaktiyle Wang-Yu diye bir capon karatecisi var idi, yirmi-otuz kişilik düşmanın ortasına kılıcıyla dalar sonra kenara çekilip bekler idi. Muhasımları zannederdi kim bize bir şey olmadı; lakin ne vakit Wang-Yu'ya el kaldıracak olsalar, derakap ikiye biçildiklerini farkedüben yere serilirler idi.
Aziz Beşir Bey biladerim bilmelidir ki kendine ve emsali muharrir arkadaşlara tahsis olunan üçbinyediyüz kalakterlik imtiyaz, esasen şu anda kıraat etmekte bulunduğunuz makalemi çerçeveleyen kontur çizgileri fonksiyonunu ifa eylemektedir; vakıa hakikatler acıdır ve makalatıma kenar süsü teşkil eylemek de zannımca şu dar-ı dünyada az-buz saadet değildir netekim.