Netekim buyrun aşk ile bir dahi...
Rabbim içimizdeki iyi kullarının yüz suyu hürmetine yine bizi mübarek Remezan'a eriştirdi, hamdolsun aziz kaarilerim; aman bu bir nimettir, kadrini bilelim. Bu eşref ay esasen oruç perhizinden ibaret olmayıp bir ilm ü irfan mevsimidir ki bin şükür can sağlığı ile eriştik; imdi gücü yeten vaktini hatm-i şerif ile, bizden eskilerin "tetavvu" diye tesmiye eyledikleri nafile ibadetler ile tezyin etsin, mukaabele takiyb etsin; hepsinden mühimmi şerefyab olduğumuz din-i mübin İslam'ın mana ve maksudunu tahkik buyursun. Peki ya niyçün bu mesele üzerinde fevkalade ehemmiyet teksif etmekteyim aceba; çünkü ey azizler iğri oturup doğru konuşalım: Hamdolsun cem-i cümlemiz Müslümanız lakin din işi hür irade ve akıl ile tercih edilmek lazım gelen bir iştir. Mesela niyçün hutbelerde hocaefendiler "buyrun aşk ile bir dahi..." diyerekten cemaate kelime-i şehadet getirtiyor? Sebebi basit, "belki cemaaten bugüne kadar İslam'ı iradi olaraktan 'kabultü ve heptü' diyerekten salim akıl ile seçmemiş olanlar vardır; anlar da akılları başlarında İslam'a duhul etsinler" diyedir. Vakıa dinimiz haktır lakin bir çoğumuz "biz anamızdan babamızdan böyle gördük" diye İslam dairesinde bulunurlar da vaktin birinde hiçbir te'sire maruz kalmadan İslam'ı seçmek akıllarına gelmeyebilir. İşte Remezan-ı şerifimiz bizzat iman ve akaid-i tecdid etmeye de vesiledir. Vakıa benim kaarilerim içün işbu malumat malumdur ve esasen ben aziz kaarilerime bu gibi incelikleri derhatır etmekten teeddüp eylerim velakin bilinmez, belki ilk defa işiten bir okuyucu çıkar, sevaba ereriz diye yazdımdı.
Bu sene Remezan'ın yılbaşına tesadüf etmesi hoş bir nükte oldu; ilm-i takvim erbabına nazaran böyle nükteler 99 senede bir görülür imiş. Benim rasatlarıma nazaran Remezan'ın coşkusu yılbaşına gaalib geldi. Belki de hükumatın milleti itip kakmasından mıdır nedir o günün manevi ikliminde on bir ayın sultaanı hükm-i mutlak ile hükümferma idi.
Ben kendim şahsan bizzat hükumatın başı mevkinde bulunsam şu mübarek ay müddetince isteyen memuru, senevi istihkakına mahsuben izinli addederdim. Sabahın köründe yollara düşüp, uykusuzluktan kan çanağına dönmüş nazarlarla gün batana değin mesai yapan memurine pek acırım. Halbusa Remezan'ın keyfi ve lezzeti serbestçe hükmolunan zeman müddetinde çok daha iyi idrak edilebilir. İmdi diyelim ki sahura kalkıldı; evvelki iftar sofrasının kılıç artıklarından mürettep mütevazı sahur yemeği ekl olunduktan sonra "cila olsun; bastırsın" kavliyle iki bardak çay veya bir tas hoşaf suyu cennetlik göğdeye indirilip ağız çalkandıktan sonra niyyetlenildi; bilahire güzelce abdest alınıp köşebaşındaki mescidin yolu tutuldu. Vakit temam olunca cemaatle birlikte sebah nemazı eda olunup mukaabele faslında bir cüz kelam-ı kadim kıraat olundu. Dışarı çıkıldığında görüldü ki gün ışımıştır ve mesela lutf-ı ilahi cümlesinden olarak lapa lapa yağan kar, tenha sokakları tebyiz etmektedir. İmdi o vakitte işe veya mektebe gitmenin tatsızlığını tahayyül ediniz. En doğrusu eve gidilip, "aşk ile bir dahi" diyerek yorganın sıcaklığında gündelik uykuyu itmam etmek değil midir? Öğle nemazına yarım saat kala kalkarsınız; yine bir güzel abdest döşenip camiin yoluna düşersiniz. İsteyen nemazdan sonra vaaza kalır, ibret kulağıyla dinleyip gönlünü haddeden geçirir. Nemazdan sonra alışveriş vaktidir. Bütçe imkanınız neye elverirse çarşı-pazara çıkar "değmiş-değmemiş" diyerek yağlıdan yavandan, kurudan yaştan alışverişinizi ikmal edersiniz. Bu mevsimde öğle ile ikindi mabeyninin pek hükmü yoktur; ağzım-gözüm diyene kadar müezzin eli kulağa atmıştır bile. İkindiden sonra zerzevatı mutfağa teslim edip oturma odasındaki köşe minderine çekilip Kısas-ı Enbiya'dan Taberi Tarihi'ne, Mesnevi'den Elmalılı tefsirine, gazavatnamelerden eski mecmua koleksiyonlarına varana değin keyfekeder bir yelpazede kitaba ve okumağa gömülmenin vaktidir ki şahsan bana göre mübarek ayın en leziz vakitleridir. Derken orucu ve soluk benizli oruç saatlerini taçlandıran o müstesna ana vasıl oluruz. Şimdi burada dört başı bayındır bir iftar sofrasının mütemmim cüzünü teşkil eden yiyecek ve içeceğin tafsiline girmeyeceğim. Şu kısacık vakitlerde on iki saat oruç tuttum diyerekten alelacele bir besmele kavuşturup badehu "aleyle kulunu, zapteyle delini" makaamından iftar sofrasında katliama girişmenin ve neticede "mey ü mahbuba doymadım gitti bu meyhanede / bir gözüm sakide kaldı bir gözüm peymanede" beyti mısdakınca fennen çatlayacak raddede tıkındığı halde fikren "ya Rabbi ya karnımı genişlet ya şu tatlı canımı al da bunca lezaiz beyninde yeyip içmekten mahrum bırakma beni" mealindeki olmayacak dualara amin diyecek derekelere düşmek, bittabi oruçluluk şanına yaraşmaz densizliklerdendir. Oruçluluk mehabetine münasip düşen, iftar sofrasından bir teşehhüd miktarı zemanda nimetlenip kalkmak, nefsi körelttikten ba'de akşam nemazına kıyam eyleyip ertesinde tatlı ve kahve faslına koyulmaktır ki bu hususta şahsen bizzat benim sünnetim budur. Bittabii akşam nemazından sonra tüttürülecek ilk cigaranın leziz tedailerini buracığa derc ederdim amma evvelen bu Zeman gazatasının cigara aleyhtarlığı yüzünden, saniyen cigara içmeyen kaarilerimi baştan çıkarıp da ahir ömrümde kimesnelere sebep olmamak gibi bir fikr-i ihtiyattan hareketle bu faslı "özge bir ima" ile sükut geçiyorum; bu dakikada arif olan vaziyeti anladı; cigarayı terk edenler ise elleriyle göküslerini yumruklayuben "aahh, n'ettim de kendime bu eziyeti reva gördüm" diye hayıflandı; hayatında bu lezzetten haberdar olmayanlar bir manada "Ehl-i A'raf"tan sayılırlar; onlara sözüm yoktur.
Teravihten sonra gelsin keklik kanı çaylar, gitsin bol köpüklü hörhörü kahveler; gelsin sohbet, gitsin kil ü kaal; gelsin yevmi gazata kıraatı, gitsin muallakat şuarası. Bu fasıl ta be sahur sürüp giden ilm ü irfan meydanıdır kim herkes anı kendi görgü ve zevkınce ihya eder.
Not: Esasen bizzat siz aziz kaarilerime akıllara ziyan bir sütlü incir dolması tarifi verecektim lakin malum 4700 karakter tahdidi yüzünden bu nimetten mahrum kalıyorsunuz. "El emr-i fevk'el-edeb" düsturunca söze hatime koyuyorum ama bu yüzden ciğerim kan ağlıyordur; netekim malumunuz bulunsun ve Remezan'ınız hayr olsun ey azizler!