Zeman Gazatası ve umumi matbuat hakkındaki fikirlerim
İmdi gelelim matbuat mes'elesine; bu "medya" lafzi, bende "midye" gibi bir intiba hasıl ediyor, bir türlü ısınamadım gitti; bu tabirin aslı "matbuat"tır ey azizler. Matbuat hayatımız bizzat sizin bile müşahede edebileceğiniz üzre feci bir halde ve acilen ıslaha muhtaç görünüyor. Esasen ben, birtakım arkadaşların yaptığı gibi sabahın köründe bir kucak gazata kucaklayıp, Nasreddin Hoca emsalı "değmiş-değmemiş" diyerekten öğleye kadar siftine siftine mevkute kıraatını katiyyen sevmem. Yevmi gazatalardaki haberlerin aslında hiç de "yevmi" olmadığını fark edeli beri çook zeman oldu; ne var ki insaniyet mesela her sabah güneşin yeniden tulu ettiğini, taze bir günün başladığını zanneder durur; halbüsam ki uzak ceddimiz Adem Aleyhisselam'dan beri beşere dair bütün hiçbir haber yeni değildir ey azizler. Netekim işbu nükte, Ahd-i Atık'de dahi, "gökkubbe altında yeni hiçbir şey yoktur" lafzıyla tespit olunmuştur. Şimdi deyeceksiniz ki "niçün Recai Bey, gazata okumak ayıp mı felan." Ayıptır demiyorum lakin fuzuli bir iştir; isterseniz tecrübe ediniz mesela: Sıradan beş gazata alıp öğleye kadar kıraat ile meşgul olsanız, aksama mutlaka bir psikiyatristin kapısına varıp kendinizi ruhen rektefeden geçirtmeniz veya nefesi kuvvetli bir alım bulup (kalmadı ki, nerede bilader?), o dahi ele geçmezse azm u cezm u kasd ile -üzerinize afiyet- bir hamama girip en azından iki-üç saat göbek taşında terleyerek def'i gam eylemek icab eder ki, bunca iş her gün çekilir meşakkatten değildir.
Bizim matbuat alemi de bir alem canım; her memlekette matbuat, mesela esas ve şahsi hürriyetlerin baş müdafiidir; vakıa yakın zemanlara kadar bizde de böyle bir şüphe mevcut idi, fekat ibretle takib ediyoruz ki matbuatımızın kaahir ekseriyyeti, rüzigar nereden esiyor ise ona itaat ile muvazzaftır adeta. İşte netekim bu sebebledir ki millet matbuatına itimad etmiyor. Tehayyül ediniz ki bir tezgahtar var ve bu işi akşama kadar müşterileri itip-kakmakla, muaheze ile, tabir-i amiyane ile "adam olunuz behey müşteriler" diyerekten tevbe-talkın verdirmekle meşgul; siz olsanız böyle tezgahtan ahz-u ita eyler misiniz? Deyeceksiniz ki, "pekey bu tezgahtar akşam olunca evine götürecek ekmeği nereden kazanıyor?" Nereden kazanacak ey azizler, müşteriden kazanamayan devletten kazanır bi'ttabii. Bakınız bunca zuçaçiye kalemini dağıtmalarının esbabı da budur; adam gazata satamıyor, diyor ki, "sen şu tabağı al, yanına da bir gazata vereyim." Böyle gecenin seherinden hayr umulur mu arkadaşlar? Netekim iddia ediyor ve diyorum ki, "bizim memlekette ahali, şu matbuattan fersah fersah ileridedir." Milletten geriye düşmüş bir matbuat aleminin kendini "tekaddumi"ler safında sayması ise olsa olsa "sahte gebelik" olur tabiatiyle.
"E, peki o halde niycun hala matbuat aleminin merkez muhacim mevkiinde bulunuyorsunuz" diye sual edilirse derim ki, ben bizzat esasen sırf matbuat olsun diye değil fekat, üzerimdeki ağır mes'uliyetin icabını hakkiyle itmam içün makalelerimi yazmaktayım. Şahşan bizim gazatadan maada mevkute kıraatı ile elakadar olmadığım maruf-i cihandır; sağolsunlar müvezzii delikanlılar sabahın köründe fakirhaneme kadar gelip, Zeman gazatasını sokak penceresinin demirine sıkıştırıp savuşuyorlar da anın çün muntazaman takiyb edebiliyorum. Kaarımın biri mektubunda diyor ki, "Aziz Recai Bey, makalelerinizi hararetle kıraat eyliyoruz; vakıa makaleleriniz o kadar fikri gıda ile memlu ki, faidesi değil bir hafta, hin-i hacette bir ay bile kafi geliyor da diğer makaleniz ihtiyat bölüğü gibi yedekte duruyor. Fekat malumdur ki Zeman gazatasında diyger birtakım muharrirler de kendince yazıp çizmektedir. Acaba bunlardan hangisini tam bir imtinan ile kıraat eylemek daha mücerrebtir icabında?" Bakınız fetanete ey azizler; adam ağrısız ameliyatla karnımdan laf alacak ki nasıl? Lakin biz yaş tahtalara istinad edecek eyyamı çoktan devirmişiz. Vakıa yine de bu hususta fikriyatımı tam bir bedahetle dermeyan etmek isterim: Aslında kaarım çok esaslı bir noktayı tespit etmiş bulunuyor; bizzat benim makalelerim adam olana esasen kafidir fekat okuyucu kısmı, her gün bal yese üç gün sonra baldan da sidki sıyrılır; diyelim ki sofrada etli pilav var; kifaf-i nefs eylemek için yetmez mi? Yeter lakin ekseriya ahalinin canı, yanına çorba, salata cinsinden nevale de çeker. Bu muvacehede bütün Zeman muharrirlerini bakınız ben bile çok takdir ediyorum şahşan. Eğer ci yine de "kimi okuyalım" deyu tüyo ister iseniz derim ki "agah ol ey kaarı; teberri ve tevella diye iki lafiz vardır kim ilki dostun sevmediğinden kaçınmak, ikincisi ise dostun dostuna muhabbet eylemektir. Hakkımda ileri-gerü lafiz dolaştıran bir kısım eshası bile bakınız "zinhar okumayınız" demiyorum; ister iseniz okuyunuz lakin mesela siz aziz kaarilerime ne faidesi dokunabilir ki netekim?
Her ne hal ise şunu bilhassa tebaruz ettireyim ki Zeman gazatasını hakiykaten hakkını vererek kıraat etmek icab etse laakal günün nisfını götürüyor bilader. İçlerinde bahusus istifade ile kıraat ettiğim muharrirler de var; isimlerini teker teker ta'dad etmek isterdim bil'akış fekat, bunca yaştan sonra nefislerine kibir gelir de, "bakınız netekim bizzat Recai Bey bile beni takdir ediyor" diyerekten ululanırlar deyu vazgeçiyorum. Tabii söz Zeman gazatasından açılmışken bir kısım teknik tafsılata dair tenkidlerimi de süracığa derc etmek ister idim lakin ne vakit muaheze picagini çekecek olsam umumi direktörümüz Hüseyin Beg'in "biraz daha sabrediniz Recai Bey, yeni binaya nakl-ı mekan etmemize süracıkta ne kaldı" yollu ricalarına mukabil sungum düşüveriyor. Hüseyin Beg'den edindiğim meşmuata binaen yeni binada fakiyre dahi bir oda tahsis edilecekmiş. Vakıa ben fakirhanemden, gündüz mesaisi için bile cuda kalmaya rıza göstermiyorum lakin yine de işbu haber hoşuma gitmedi değildir arkadaşlar.
Zeman gazatası esasen muvazeneli nesriyatı ile daha şimdiden Türk matbuatında bir "hüsn-i misal" teşkil ediyor, bi'ttabii iftihar ediyorum. Eksik olmasınlar bir kısım kaarı ve muhibbim bu hayırlı tebeddulatı fakiyrin makalelerine hamlediyorlar ise de ben bu hükmü haksinas bulmadığımı itiraf ediyorum. Evet, fazla tevazu riyadan sayılır; ben bugüne bugün bir Recai isem, kendi kadr-u kıymetimi başkalarına hacet kalmaksızın bizzat ve şahsen kendi kendime takdir ederek Recai olmuşumdur. Bazı "Üsküdarlı" arkadaşlar, işbu lafzin derununu bilemez; (bilse bir yanından belli olurdu.) Filvaki her insan kendi kemalını hisseder ve bilir; müşkül budur kim insan kendi nakısesini de bizzat kendisi bilsin. Ecnebiler işbu hali "oto-critique" deyu teşmiye ederler imiş; her ne ise diyeceğim, bu hassadan bende mebzul miktarda vardır. Kendini bila-insaf tenkid eden, taşrasını ne hale koyar bir düşününüz ey azizler? Netekim bazen, kendimi tenkid edeyim diyorum; arıyorum-tarıyorum, tenkide mahal bir cihet bulamayınca "bari bir kabahat işlemiş olayım" diyerekten oturup bir cığara yakıyorum ki nefsime enaniyyet gelmesindir.
Yahu laf karıştı gitti. Zeman gazatasından müşahede ettiğim hüsn-i etvardan bahsediyor idim; temam canım, bizim de çorbada bir miktar tuzumuz vardır fekat maaşaallah bu genç nesil pek açar bir generation canım. Eğer ortada medhe seza bir keyfiyet varsa arslan payını bu delikanlılara vermelidir. Bahusus "biz fena-fil-meslek olduk, Recai Bey bile bizi takdir edeyor" diye nefislerine kibir gelmesin diye kaydediyorum: Ala var, aliyyülala var; Zeman gazatası ala fekat henüz aliyyülala değil. Sağolsunlar gelip akıl danışıyorlar, bende mebzul bulunduğu için esirgemeyorum tabii. İşbu neşir tarzı üzerine sabitkadem durdukdan başka, birtakım teknik evsaf ile teyzin olunduğu vakit bu gazata Türkıya'nın en birinci gazatası olmaya mahkumdur icabında. "Sabr ile dut yaprağı ziba olur" demişler. Kendi nokta-i nazarımca "bir numero" olmak içün çoğu gitti, azı kaldı ey azizler.
Geçen gün sağolsun başdirektör Hüseyin Bey, yarım kilo fıstıklı tahin helvası refakatinde ziyaretime gelmişti. Sağdan soldan bahsederken, söz, bütün muharrir arkadaşlara tahsis olunacak odalara geldi dayandı. "Çok rahat edeceksiniz Recai Bey, her türlü medeni nimet elinizin altında bulunacak felan" derken zihnim takıldı; "yahu" dedim, "iyi, güzel de, cığara mübtelası muharrirler kendi odalarında alelhusus cığara içebilecekler mi netekim?" Hüseyin Bey tabii terbiyeli, nazik adam. Bakışlarını kaçırıp, yutkunmaya başlayınca vaziyeti anladım tabii; üstüne gitmedim. Benim odamı açar delikanlılardan birine versinler canım; hem biz vaktiyle ne odalar gördükdü!
Yeri gelmişken gıda şenayimizde tahin helva sektörü ile iştigal eden bilumum arkadaşları tebriyk ederim; nefisti.